28 Aralık 2011 Çarşamba

Öğretmen Atama(ma)ları

Soğuk bir kış günü sıcacık yatağımdan sabahın köründe kalkmış Kpss Coğrafya çalışıyor ve belki de 236452345. kez hangi maden nerede çıkarılır diye kelime kelime ezberlemeye çalışıyorken telefonum çaldı. Arayan Milletvekili Seçimlerinden bir kaç gün önce "öğrencileri mağdur etmeme" bahanesiyle yapılan bir atamayla göreve başlayan çooook sevgili arkadaşımdı. Alo, naber dedikten sonra bomba soruyu yapıştırdı:

-Ders çalışıyon mu sen? Bari bu sene atan...

Kendisine küfür edemediğimden telefonu bir bahaneyle kapatıp öfkemi savurmak için klavyeye sarıldım. " q böle sistemin q" yazdıktan sonra ne hikmetse tam o sırada klavyenin "a" tuşunun altına kaçan patlamış mısır yüzünden "a" harfini gerektiği yere yazamamam belki de sansürlenme sürecimi biraz da olsa geciktirdi. Çok Güzel Hareketler Bunlar programında ki "-Evet, ben oyum, Ben böleyim..." gibi bir giriş yapmak istedim.

Evet, ben Kpss den 84 puan alıpta atanamayan, ilköğretim matematik öğretmenliği bölümü mezunu ve şimdide bir kafede kasada duran eleman... Kasada durmak için 4 sene üniversite okuman mı gerekirdi be enayi herif demek istiyorsanız çekinmeyin, ben de aynaya hep bunu söylüyorum.

Peki, Şimdi suçlu ben miyim? 300.000 öğretmen adayının girdiği ezbere dayalı bir sınav sistemiyle işkence süreci başlayan ve 10.000 kadar şanşlı ve torpilli -demek istemesem de klavye diyor- kişilerin atandığı sistemle atanamayan 290.000 öğretmenden biriyim diye...

 Ne diyordum... (1 saat kadar Kpss çalışıyordum da :D ) Bu senede farklı bişey mi olacak? Hayır... Yine aynı şekilde o sınava giricem... Gerçi bu sene Kpss ye ek olarak, Kpds, Üds, Ales, JHKLHJKS, TYERRS vb sonunda "S" harfi olan bütün "Şans oyunlarını" oynayacağım da "Bahtsız bedevi ve kutup ayısı" nı kafamdan bir atabilirsem...

Performans Ödevleri



Falan, filan, ...

Evet, gerçektende M.E.B. yeni eğitim sistemiyle öğrenciyi aktif hale getirmek ve yukarıda sayılan amaçları gerçekleştirmek için programa performans ödevlerini koydu. Fakat bu duruma en çok sevinenler internet kafeciler oldu. Teoride herşey doğruydu. Performans ödevleri öğrenciyi araştırmaya, bilimsel düşünme gücünü kazanmaya ve bir çok üst düzey davranışı gerçekleştirmeye yönlendirecek eğitsel araçlardı ama ne yazık ki uygulamada durum vasat bile olamadı.

Öğretmen, planında belirtilen tarihte performans ödevini verir. Öğrenci de her zaman yaptığı gibi erteleme sürecini başlatır. Yarın, yarın, ... Gün gelip çattığında gidilecek yer en yakın internet kafedir. En azından orada bir araştırma yapılsa yine de istenilen kazanımlardan bir tanesi belki gerçekleşebilir ama ne yazık ki öğrenci hazıra konmak istemektedir ve orada bulunan görevliye durumu anlatır. Görevlide genelde yoğundur, yoğun olmasa bile uğraşmak istemez, google amcaya durumu anlatır. Google amcada ilk çıkan sonuç göz kararı incelenip yazıcıya aktarılır ve "mission accomplished" yani görev tamamdır. Hatta bazen öğrenci internet kafeye gitmeye bile üşenir ve ailesinden veya arkadaşlarından birini yollayarak ödevini çıkarttırır. Şimdi soruyorum bunun neresi "Performans Görevidir". Tabi internet kafelere giderken harcanan enerji ve yürüme bir performans kabul edilmiyorsa durum başka... Evinde bilgisayar sahibi olanlar biraz daha şanslıdır. Onlar en azından bir kere ne yazdığını okuma fırsatı bulabilmektedir.

Kısacası "Yapılandırmacı Eğitim Sistemiyle" öğrenciyi aktif etmek isteyen eğitim sistemimiz ödev siteleri vb yerleri zengin etmiştir. Her zaman ki gibi elimize yüzümüze bulaştırdığımız bir şey... Zaten Kpss gibi ezbere dayalı bir eleme sistemiyle öğretmen atayan ve öğrencilerden ezberden kaçmalarını ve bilgiyi yeniden üretmelerini isteyen bir kurumdan başka bişi beklemek ne kadar doğrudur...

Yeşil Elbise

Yolda karşılaştığımızda ezan okunuyordu.
-Gel seni camiye götüreyim, dedim. Bugün Cuma biliyorsun.
-Sen de benim camiye gitmediğimi biliyorsun, dedi.
-Biliyorum ama, sebebini gerçekten merak ediyorum.
-Ne bileyim olmuyor işte, dedi. Hem pantolonumun ütüsü bozulup, dizleri çıkar diye endişe ediyorum. Gayri ihtiyari gülmeye başladım.
-Herhalde şaka yapıyorsun, dedim. Bunun için cami terkedilir mi?
-Ciddi söylüyorum, dedi. Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin.
Gerçekten öyleydi. Giydiği birbirinden güzel giysileri mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı.
-Peki, dedim. Hayatında hiç camiye gitmedin mi?
-Çocukken dedemle bir kaç kere gitmiştim, dedi. Hem o yaşlarda dizlerim aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum. Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum. Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti. Daha sonra el sıkışıp ayrıldık. Onunla konuşmamızdan 2 ay sonra, kendisinin camide olduğunu söylediler. Hemen gittim. Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve üzerinde yine yeşiller vardı. Yavaşça yanına yaklaştım ve kısık bir sesle:
-Hani, dedim. Camiye gelmeyecektin?
Hiç sesini çıkarmadı. Çünkü musalla taşının üzerinde, yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu.

Feyzullah Hıyarcı - Bir Eğitim Sistemi Hikayesi

Bu yazıdaki kurum ve kişiler tamamen hayal ürünüdür ve yeni nesil eğitimcileri bilinçlendirme amacıyla yazılmıştır.

Feyzullah Hıyarcı bir X eğitim kurumunun geometri öğretmenidir. İnsanüstü güçleri olduğu söylenen bu adam hakkında çeşitli rivayetler vardır.Bir rivayete göre doğar doğmaz kağıt kalem istemiş ve fermatın bir teoremini 3 farklı yoldan çözmüştür. Diğer özellikleri:

a) Mükemmel bir hesap yeteneği vardır.İlk 2 sınavın %30 3.sınavın %40 ının alındığı ve geçme notunun 35 olduğu bir okulda öğrencilerin 34.4 ile kalması için gereken notu hesaplamada hesap makinesinden daha güvenilir sonuçlar vermektedir.
b) Öğrenci dostudur. Derse 10 dk geç girip erken çıkarak öğrenciye daha fazla teneffüs hakkı tanımaktadır.
c)Puanlama anahtarı kullanmaz. Ona göre sınıfın çoğunluğunun yaptığı soru 5, yapamadığı soru 95 puandır. Buradaki amaç bilenle bilmeyeni ayırt etmektir.
d)Yaratıcıdır. Bir soruyu herkesin doğru yaptığını görünce 2.yoldan kaç kişi yaptı diye sormuş , 2.yol istemediniz denince 1.yol 5 , 2.yol 20 puan diyerek hem yaratıcılığını göstermiş hemde yaratıcılığa teşvik etmiştir.
e)Özeleştiri yapabilir. Kendi hazırladığı cevap kağıdını öğrenci kağıdı sanarak puanlamış ve 34 le bırakmıştır.
f)Kararlıdır. Kafasına koyduğunu kesin bırakır.
g)Memleketini tanıtıcıdır. Öğrencileri memleketini yazında görsünler diye yaz okuluna bırakır.
h)İyiliği karşılıksız bırakmaz. Özel kursuna gidenlerin çoğu dersinden geçmiştir.
i)Kitapları yok satmaktadır.Tüm öğrencilerine aldırır.
j)Puanlamada hassastır. Bazı kağıtların puan ağırlığını hesaplamak için kefeli terazi kullanır.
k)Son olarak ta "Bir üçgenin dört kenarının beş köşegenin kesiştikleri yeri 5 yoldan bularak" matematik literatürüne adını altın harflerle yazdırmıştır. Teoreminin altında şu yazılıdır: "4 yola kadar 5 puan, 5 yoldan çözen 100 puan".

Kısacası 1 öğretmen nasıl olma(ma)lıdır sorusunun cevabıdır...Fakat ne gariptir ki yukarıdaki özelliklerden bir çoğunu taşıyan öğretmenler hala eğitim sistemimiz içinde yer almaktadır...